Hayat keşfedilecek şarkılardan ibarettir..Ve hayatımızın şarkısı sürekli değişir.

Pazar, Ocak 30, 2011

Aşk Tesadüfleri Sever (mi?)



4 Şubat'ta vizyona girecek olan başrollerini Belçim Erdoğan ve Mehmet Günsür'ün paylaştığı Jeux de Fants tarzı bir romantik-komedi "Aşk Tesadüfleri Sever".
Merakla bekliyorum çünkü, soundtrackleriyle şimdiden göz doldurdu film bence. Ki ben soundtrack dinlemeyi zevk edinmiş biri olarak bunu görmezden gelemem.

Tnk adlı alternatif rock grubunun "Yine Yazı Bekleriz" adlı şarkısının akustik versiyonunun video klibi dönmeye başladı önce müzik kanallarında. Kulak zarlarımıza değdiği yetmedi bir de dilimize dolandı kaldı.. Ne müthiş yazmış, bestelemişler dedim.
Şimdi de daha önceleri Bülent Ortaçgil'den severek dinlediğimiz bizi o tesadüflere, tesadüflerden doğan aşka inandıran mükemmel şarkı olan "Eylül Akşamı"nı Mehmet Günsür ve Tnk yorumuyla dinledim.
Gayet de güzel söylemiş.. Ortaçgil fanları başta olmak üzere, Türk insanının yapacağı eleştirileri şimdiden tahmin edebiliyorum. "Bırakk Ortaçgil söylesin bee!" şeklinde olacak bir çoğu.
Öte yandan Belçim Erdoğan'ı da Mehmet Günsür'ü de pek güzel/yakışıklı bulurum ben. Yerinde bir seçim olmuş mu, filmi izleyince öğreneceğiz bunu da tabii.

Peki ya aşk gerçekten tesadüfleri sever mi? Hani Bülent Ortaçgil'in yukarıda bahsi geçen şarkısında dediği gibi "Belki benim kağıt param bir şekilde, döne dolaşa senin cebine girmiştir.".. Kim bilir..
Gerçekten de inanıyor muyuz aşka bu kadar? Tesadüflere bu kadar sıkı sıkıya bağlı mıyız?
Karamsar olmamak gerek belki ama hayatlarımız bizi tesadüflere inanmamaya, inanamamaya doğru iter.
Yalnızlığa, yalnızlığımıza hayran olarak buluruz kendimizi birden. Kırık hayallerimizdir artık bizi biz yapan.
Romantik-komediler izlemeyiz, el ele tutuşan çiftlere imrenmeyiz, aynaya birisi için değil kendimiz için bakar oluruz zamanla. 
Radyo dinleyicisi değilimdir pek, ama arada frekanslar arasından birini beğenip dinlerim. Düşünür bulurum her seferinde kendimi. "Şu an bu frekansta bu yayını, bu şarkıyı dinleyen kaç kişi var acaba?", "Bu şarkıyla anılarında boğulan kaç kişi var?", "Bu şarkının girişini seven biri bu şarkıyı kaçırmıyordur umarım" derim ya da kendi kendime.
O an bunları düşünürüm ama tesadüfleri önemsediğimden değil. Müzik ruhları birleştirir bence. 
Bir şarkının nakaratının bir yerinde tam olarak, söylerken benim içimde bir şeyler kıpırdanıyorsa, nakaratın aynı yerinde içinde bir şeyler kıpırdanan başka biri beni mutlu eder. Böyle birinin varlığının olduğunu bilmek bile beni mutlu etmeye yeter, evet.
Bu benim tesadüflere inanmadığımı da göstermez tabi, inandığımı da göstermez keza.
Ben aşkın neresindeyim onu bilmiyorum zira.. Bunun kararını vermek bile yeterince zorken, bir de tesadüfler için hazırlayamam kendimi. 
Bırakınız hayat gelsin size tüm yönleriyle.. Güzel, kötü, rassal olan ne varsa bulsun sizi. Yaşadıkça bunun kararını veririz zaten. 
Nitekim "Ölü Ozanlar Derneği" adlı filmden iki kelimelik bir alıntı yapmadan da geçemeyeceğim..
"Carpe diem/Anı yaşa" ; )
Sanırım en güzeli bu.*

Malum şarkının sözlerini de ekleyeyim, zevkle.

Bülent Ortaçgil-Eylül Akşamı

Hiçbir neden yokken,
Ya da biz bilmezken tepemiz atmış
Ve konuşmuşuzdur...
Onca neden varken
Ve tam sırası gelmişken
Hiçbir şey yapmamış
Ve susmuşuzdur..
Aynı anda aynı sessiz geceye doğru
İçim sıkılıyor demişizdir
Aynı sabaha uyanırken
Kimbilir
Aynı düşü görmüşüzdür
Olamaz mı?
Olabilir.

Onca yıl sen burada
Onca yıl ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş
Şu eylül akşamı dışında

Belki benim kağıt param,
Bir şekilde, döne dolaşa
Senin cebine girmiştir
Belki aynı posta kutusuna,
Değişik zamanlarda da olsa,
Birkaç mektup atmışızdır
Ayın karpuz dilimi gibi
Batışını izlemişizdir deniz kıyısında
Aynı köşeye oturmuşuzdur köhnede
Belki de birkaç gün arayla
Olamaz mı?
Olabilir.

Onca yıl sen burada
Onca yıl ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş
Şu eylül akşamı dışında.

Bostancı dolmuş kuyruğunda
Sen başta ben en sonda
Öylece beklemişizdir...
Sabah 7:30 vapuruna
Sen koşa koşa yetişirken,
Ben yürüdüğümden kaçırmışımdır
Aynı anda başka insanlara,
Seni seviyorum demişizdir..
Mutlak güven duygusuyla,
Başımızı başka omuzlara dayamışızdır
Olamaz mı?
Olabilir.

Onca yıl sen burada
Onca yıl ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş
Şu eylül akşamı dışında.

*Bunları yazarken kafam pek yerinde değildi. 

Cuma, Ocak 28, 2011

Aralık'tan beri..

Kış aylarında turneye çıkan birini dinleyeceğim aklıma gelmezdi hiç. Yağmurlara şarkı söyleyen birini..
Konser afişini görüp okudum öylece, yanımda onu hiç dinlememiş arkadaşımla. Bilmezdim bu kadar tutulacağımı. Şimdi bir sonraki konserini bekliyorum. 
Genelde hayranlık tesadüfen gidilen bir konserle başlar. Benimki gitmediğim bir konserle başladı ve çok önceden bana atfedilmiş bir şarkıyı hatırlayıp sonradan dinlememle.
İşte şarkının sözleri şöyleydi: 

Yolları duvarları geç yavaş yavaş 
Giderken bu kentten bir piç gibi bırak yalnızlığını 
Ve o siyah saçlarını kes yavaş yavaş 
Giderken terkederken savur yüzüne yalnızlığının 

Ve unut ne yaptı sana 
Unut neler anlattı 
Unut ne varsa vazgeçtiğin 

Yüzünde korkularla 
İçinde çığlıklarla 
Kalbinde simsiyahlar 
Nereye gidiyorsun? 

Hep bu şarkılarla 
kıymetsiz dualarla 
Utanmaz bir yağmurla 
Nereye gidiyorsun? 



Çok popüler olmayan ancak belli bir kitlenin dinlediği, bildiği bir şarkıymış bu meğer. Müzikle çok içli dışlı olan ben, Cem Adrian'ı nasıl olmuş da atlamıştım?
Mayıs,2010'da beni memleketime uğurlamak üzere trene bindirmeye gelen biri yazmıştı bunu bir sosyal paylaşım sitesindeki sayfasına. Aylar sonra görüp şarkı sözü olduğunu anlayabildim ancak, kimin diye merak etmedim. Tek bildiğim okuduğumda boğazıma bir şey düğümlenmiş olduğuydu. Kendimi okumuştum bir an için.
Aralık,2010'a gelindiğinde hatırlayabildim ancak bu faili meçhul şarkıyı. Hatırladım ve dinledim.
İşte böyle başladı benim Cem Adrian'a hayranlık serüvenim.
Bir ömür mü sürer bilmem ama, yalnız olduğumu hissettiğim her an benimle olacağını biliyorum artık.


Cem Adrian'ın "Kayıp Çocuk Masalları" adını taşıyan ve Aralık ayının ortalarına doğru çıkardığı son albümü de kasetten cd'ye geçildiğinden beri benim satın aldığım ilk albüm olma özelliğini taşıyor.
Paramı elim titremeden verdiğime yemin edebilirim. Her kuruşunun hakkı temsil ettiğini bildiğim için belki de.
Sesi 5 oktav, ses teli normal bir insanın 3 katı uzunluğunda olan bu insanın buram buram emek kokan albümü çeyizimde yer alacak, eminim buna.
Şimdi onunla ilgili tek hayalim canlı performansını izleyebilmek. Ve keşke şarkı söylerken gözlerini açtığında bir an buluşsa göz bebeklerimiz keşke. Ama zor.