Hayat keşfedilecek şarkılardan ibarettir..Ve hayatımızın şarkısı sürekli değişir.

Pazar, Şubat 06, 2011

Canım acısa da, güzelsin.



Seni bekler yağmurlarım
Öyle yağar ki hiç dinmez.
Sonra yedi bahar geçer,
O yaz hiç, hiç gelmez.
...
Belki de saklarız onu
Kalbimizde bir delik açar gibi.
Belki denize ulaşır içimizdeki nehirler bir gün.
Yine yazı bekleriz..


Evet, sonunda gittim "Aşk Tesadüfleri Sever"e. Uyarmadı kimse gardını al diye, film ağzıma sıçtı tabi hal böyle olunca. Film ilerledikçe nasıl bir sona doğru gidildiğini anlıyorsunuz ama engel olamıyorsunuz işte, elimden gelen sadece düğümlenmiş boğazımla gözyaşlarıma hakim olmaya çalışmaktı. Zor oldu, zor.
"Issız Adam"ı -son on dakikası hariç- hiç beğenmeyen ben, bu filmi sevdim.
Yönetmen Ömer Faruk Sorak'ın, eşi İpek Sorak ile aynı hastahanede doğduğunu öğrenmesiyle başlamış her şey. Senaryo geliştirilmiş cast ayarlanmış, Mehmet Günsür ve Belçim Erdoğan uygun görülmüş başroller için ve sonuç mükemmel.
Bazı sahnelerde "Tamam ama bu kadar tesadüf de fazla!" deyip isyanı basıyorsunuz ama kıyamıyorsunuz bir sonraki sahnenin güzelliğini görünce filme. Film ruhuma ne kadar dokundu bilmiyorum ama içimde bi'şeyleri acıttı mı acıttı, evet. 
Her film mutlu sonla bitmezmiş artık bunu görüyoruz. Gördüğüm bir şey daha vardı ki, o da Türk sinemasının daha iyiye gittiği. Emek emek çekilmiş her sahne, çekim hataları pek azdı. 
Şuna da değinmeden geçemeyeceğim Belçim Erdoğan'ın gözlerinin içi parlıyordu, hep öyle o kadın ya. Rolün hakkını vermiş fazlasıyla. İster Şeyh Sait'in bilmem kaçıncı kuşaktan torunu olsun, ister ırkçılığı temsil eden filmlerde rol almış olsun filme, role çok yakışmış işte. 
Mehmet Günsür'ün canlandırdığı Özgür adlı karakterse apayrı.. Kararlı, duygusal, idealist, hayalleri için yaşayan ve romantik bir tip. "Böyle erkekler kaldı mı yeaa?"ya falan hiç girmeyeceğim, çünkü benim hala umudum var.
Belçim Erdoğan'ın canlandırdığı Deniz ise hayat dolu, sempatik, cesur ve samimi bir kız. Günümüz ilişkilerinden payını almış o da. Tüketilmiş aşklardan.. Yılların ruhsuzlaştırdığı bir ilişkiye sahip. Adam bir dediğini iki etmiyor ama tutku kalmamış arada bi kere. Deniz'in hayatı ise tutkuları üzerine kurulu zaten, başta tiyatro olmak üzere. Zor bir karar veriyor ve vazgeçiyor yıllarca hayatını paylaştığı adamdan, iyi de yapıyor. İşin sonunu görüyorsan, uzatmanın alemi yok.
Konuk oyuncular arasında Mehmet Turgut'u görmek çok güzeldi, film afişleri onun elinden -gözünden desek daha uygun olur sanırım- çıkma zaten. Ayrıca TNK grubunun solisti Caner Karamukluoğlu da konuk oyuncular arasında. TNK'yi daha bi sevdik, iyi olmuş. 
Baş ağrısı ile çıktığım sinema salonunda yeni aldığım ayakkabılarımı unutmam bazı elemanları güldürse de film beni dağıttı, kabul ettim bunu artık.

Epeydir ağlamıyordum ben. Bir gün çok ağladım, hatta bir süre sürdü bu. O kadar ağladım ki sanırım beklenen oldu ve -o deyimi alnımın akıyla, hakkımla kullanabilirim- göz pınarlarım kurudu ağlamaktan. Bir süre hiç bir film ağlatamadı beni, hiç bir şarkı..
Yanıma "Falanca ölmüş, duydun mu? Yazık.." ya da "Filanca sevgilisinden ayrılmış, kaç yıl olmuştu.." ile gelen arkadaşlarıma bile tepkisiz kalıyordum. Koca bir boşluktu içimdeki. Üzülmüyordum, ağlamıyordum. Robotlaşmak bu oluyor sanırım. Sonra zaman geçti, yüreğimdeki diş apsesini unuttum az da olsa. Hafifledi acılarım. Ağlamaya meyilleniyordum yavaş yavaş..Meyilleniyorduk, yüreğim ve ben. 
İlk önce Yaprak Dökümü'nün finalinde Ali Rıza Bey'e ağlar gibi oldum, alakasızca. Pek de izlemediğim bir diziydi ama annem ağladı ya yanımda, ona dayanamadım -canım annem- ondan oldu dedim, geçiştirdim kendimi. Sonra Sezen Aksu'nun "Küçüğüm"ü denk geldi bir gün, bu yaşıma kadar yaptıklarım, yaşadıklarım güzel-çirkin ne varsa döküldü zihnimin beyaz perdesine bir bir. Ağladım gibi oldu ama toparladım hemen durumu. Rujumu tazeledim, kendime geldim. İyiydim.
Dün savunmasızca gittim sinemaya, kendi ayaklarımla. Bile bile ladesti bu. Yüreğimi ezdim, geldim. İyi oldu bana müstehak. İyi olacağım, dedim.
"Geçecek.." der hep annem "..daha neler göreceksin.. Tüm bunlara güleceksin." Haklı kadın. Hep haklı.
Vee Ankara.. Film bittiğinde bir kere daha emin oldum. Sevmiyorum o şehri, sevemeyeceğim de. 
AN-"KARA" Hep böyle olacak sanırım benim için.


Edit: Kaydı yayınlar yayınlamaz fragmanı tekrar izledim ve eksiklerim olduğuna karar verdim.


Özgür'ün Deniz'e "Sen hiç ağlama." ve "Sen nerdeydin şimdiye kadar.." dediği yerler, göz pınarlarımın kurumadığını bana kanıtladı. Mehmet Günsür'e öyle bir sövdüm ki, insan bu kadar mı içten söyler arkadaş?!


Ve şu söz tesadüfler üstüne kurulu filmin fantastik değil de gerçekçi yanını bizlere gösteriyor: 
"Bazen ilk görüşte bilirsin, o insan senin kaderindir. Bazen bir ömür ararsın, bulunmaz..."


*Filmin adı yanlış olmuş bu arada "Aşk Ağlatmayı Sever" olacakmış o.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder