Hayat keşfedilecek şarkılardan ibarettir..Ve hayatımızın şarkısı sürekli değişir.

Pazar, Temmuz 17, 2011

Yenilmez (İnvincible)

Beni saran gecenin içinden mezar kadar kara, baştan başa
şükrederim hangi Tanrılar verdiyse bana
fethedilmez ruhumu.
Ne ürktüm, ne bağırdım şartların pençesine düştüğüm anda bile
kaderin sopasıyla kanadı da başım
yine de boyun eğmedim
Öfke ve gözyaşı dolu bu yerin ötesinde
beklemiyor başka hiç bi şey gölgelerin dehşetinden
yine de korkmaz bir halde
buluyor ve bulacak beni yılların yılgınlığı ve tehditi
Kapı ne kadar dar olsa da,
cezalarım ne kadar ağır olsa da,
Kaderimin efendisi de benim ruhumun kaptanı da...

William Ernest Henley

Pazartesi, Haziran 20, 2011


Melis Danişmend - Çok Geç (Feridun Düzağaç cover)

Dostlar bir araya geldik, dünü yaşadık bugün 
Kimi hüzne daldı, sustu kimi, ben düşündüm bugün 

Öyle bir düşe daldım bir baktım ki 'a aa!' sahiden ben 
Neyim eksik, neyim fazla demeden olduğu gibi seven 

Bir uyandım baktım ki gece olmuş ve bütün yıldızlar gözlerime doluşmuş 
Üzülmek için, çok geç... 
Üzülmek için, çok geç... 
Çok... 

Hızlı gittim, genç öldüm, tur bindirdim ben ömrüme 
Aradım durdum, buldum, kaçtım hep gönlüme göre 

Zararından neresinden dönsem karşımda eski bi tanıdık 
Bazen sonsuz huzur bazen lanet olası bu yalnızlık 

Bir uyandım baktım ki gece olmuş ve bütün yıldızlar gözlerime doluşmuş 
Üzülmek için, çok geç... 
Üzülmek için, çok geç... 

Çok...


Saçlarım uzuyor yeniden.. Omuzlarımdan dökülmeye başladılar. Gülümsüyorum elimde olmadan. Bu şarkıyı dinlerken kendimi zorladım ama bir tek damla bile gelmedi. Halbuki ağlarım sanmıştım. Payıma düşen üzüntüyü yaşamışım sanırım ben. 
Hayatıma her eklenen kişi yalnızca şarkılar armağan ediyor bana giderken.. Tek iyi yanı bu. Geriye dönüp baktığımda hüzün verecek şeylerin dışında bir şey görmüyor muyum? Görüyorum elbette. Ama mutluluklar iz bırakacak kadar iyi değilmiş demek ki. Üzüntülerimse kendilerine bende yer edinebilecek kadar sağlamlar.. 
Artık düşündüğümde kendime üzülüyorum sadece. Önceden yaşananlara üzülürdüm.. Bencilleşmek değil ama bu. Ben üzüntüye alışmışım galiba ondan. Aslında bilmiyorum.

Yine de umut etmekten vazgeçmiyor insan. Umut hep oralarda bi yerde.. Hep sızıyor içimizde güneş ışığı gibi. Bunları yazarken odamın penceresinden -evimizin çevresindeki tek engin apartmanın sağladığı kadarıyla- gökyüzüne bakıyorum.. Ve umut ediyorum. Gökyüzü bulutlu da olsa.. 
Çok dramatik yazdığımı düşünüyorum bazen, kendimden de sıkılıyorum. Neyse ki fazla okuyucum yok :) Bu sevindirici. Bazen kalem tutup bir kağıda yazamayacak kadar ağırlaşıyor yüreğim..

Her şeye rağmen kalbim sıkışmadan nefes almam güzel. 
Her şeye rağmen -her daim benimle olan- ailem benimle.
Her şeye direnebilecek güce sahip olduğuma inanıyorum. 
Hayal kurabiliyorum..
Güneşten aldığım enerji benim tüm kışı geçirmeme yetiyor.
Güzellikleri hissedebiliyorum, saflığıma inanıyorum.
Ve müzik benimle.
Dünyanın neresine gidersem gideyim kulaklarımla düşüneceğimden eminim.
Ve her şeye rağmen şu cümleleri yazarken gülümseyebiliyorum :)

Hayat güzel. Tarafımdan güldürülmeyi bekleyen insanlar var, biliyorum. Hepsi beni sevmeye hazırlar. Göreceğim yeni şehirler var. Tanışacağım yeni insanlar. Hayat güzel..
Her şeye rağmen hayat güzel..
Nefes almaya devam. 


Pazar, Nisan 24, 2011

Yalnız Bir Opera

Bana zamandan söz ediyorlar
Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden
karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek,
uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.
Zaman
Alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
yerlerden
bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
Bitmişsinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır, anlamları önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini
kazanır.Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.

Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır...

Murathan MUNGAN - YALNIZ BİR OPERA





Twitter'dan da takip ediyorum Murathan Mungan'ı. Yüreğine, ruhuna dokunuyor insanın yazdıklarının çoğu. Bunca şair-ne kadar şiirleri sevmesem de-, bunca yazar nasıl bu kadar yazı yazabiliyorlar ve bir çoğu da etkileyici oluyor? İlham bu kadar sık uğrar mı bir insana? Düşünmek gereksiz aslında tüm şu satırlardan sonra.
Aslında bunu okuyup da beğenmiş bir insan için düşünmek gereksiz.. Düşünülecek pek de bir şey kalmamış gibi..
Üzülecek şeyler var gibi daha çok. 


Söyleyecek de bir şey yok. "Hayırlısı" demeyi her cümlenin sonuna nokta niyetine kullananlara inat.. Diliyorum belki ama dillendirmiyorum artık. Çünkü ondan bile sıkıldım.. Kendimden bile..

Cuma, Mart 04, 2011

#blogumadokunma

‎3 maymun.. Önce gözümüzü kapattılar #youtube, sonra kulağımızı tıkadılar #fizy.. şimdi de ağzımızı kapatıyorlar #blogumadokunma..

Özgürlük yine havalanıyor ve biz onun arkasından bakakalıyoruz. 
Bir çoğumuzun ruhlarını çeşitli şekillerde açtığı, yazılarıyla sanal aleme renk kattığı blogspot haksızca kapatılıyor. Nedir insanların basın-yayın özgürlüğüyle alıp veremediği? Yazmak, yazmaktır. Yaşamaktır bazen. 
Kimilerimiz yemek tarifleri paylaşıyor, kimilerimiz hayallerindeki evin görüntülerini. Kimilerimiz hayatının soundtracklerini.. Kimilerimizse tüm hayat tecrübelerini.. Kimilerimizse bunları baltalamayı görev edinmiş kendine adeta. 
At gözlüğüyle gittiğimiz yetmedi bir de körü körüne bıçak sallıyoruz şimdi ona buna. Nedir, ne değildir tüm bu olanlar?

Sanal defterlerimizi kapatmaya çalışanların defterlerinin dürüldüğünü görmek zor olacak belki ama en azından bir iz bırakalım bizler yine.

yazmak candır.

Pazar, Şubat 06, 2011

Canım acısa da, güzelsin.



Seni bekler yağmurlarım
Öyle yağar ki hiç dinmez.
Sonra yedi bahar geçer,
O yaz hiç, hiç gelmez.
...
Belki de saklarız onu
Kalbimizde bir delik açar gibi.
Belki denize ulaşır içimizdeki nehirler bir gün.
Yine yazı bekleriz..


Pazar, Ocak 30, 2011

Aşk Tesadüfleri Sever (mi?)



4 Şubat'ta vizyona girecek olan başrollerini Belçim Erdoğan ve Mehmet Günsür'ün paylaştığı Jeux de Fants tarzı bir romantik-komedi "Aşk Tesadüfleri Sever".
Merakla bekliyorum çünkü, soundtrackleriyle şimdiden göz doldurdu film bence. Ki ben soundtrack dinlemeyi zevk edinmiş biri olarak bunu görmezden gelemem.

Tnk adlı alternatif rock grubunun "Yine Yazı Bekleriz" adlı şarkısının akustik versiyonunun video klibi dönmeye başladı önce müzik kanallarında. Kulak zarlarımıza değdiği yetmedi bir de dilimize dolandı kaldı.. Ne müthiş yazmış, bestelemişler dedim.
Şimdi de daha önceleri Bülent Ortaçgil'den severek dinlediğimiz bizi o tesadüflere, tesadüflerden doğan aşka inandıran mükemmel şarkı olan "Eylül Akşamı"nı Mehmet Günsür ve Tnk yorumuyla dinledim.
Gayet de güzel söylemiş.. Ortaçgil fanları başta olmak üzere, Türk insanının yapacağı eleştirileri şimdiden tahmin edebiliyorum. "Bırakk Ortaçgil söylesin bee!" şeklinde olacak bir çoğu.
Öte yandan Belçim Erdoğan'ı da Mehmet Günsür'ü de pek güzel/yakışıklı bulurum ben. Yerinde bir seçim olmuş mu, filmi izleyince öğreneceğiz bunu da tabii.

Peki ya aşk gerçekten tesadüfleri sever mi? Hani Bülent Ortaçgil'in yukarıda bahsi geçen şarkısında dediği gibi "Belki benim kağıt param bir şekilde, döne dolaşa senin cebine girmiştir.".. Kim bilir..
Gerçekten de inanıyor muyuz aşka bu kadar? Tesadüflere bu kadar sıkı sıkıya bağlı mıyız?
Karamsar olmamak gerek belki ama hayatlarımız bizi tesadüflere inanmamaya, inanamamaya doğru iter.
Yalnızlığa, yalnızlığımıza hayran olarak buluruz kendimizi birden. Kırık hayallerimizdir artık bizi biz yapan.
Romantik-komediler izlemeyiz, el ele tutuşan çiftlere imrenmeyiz, aynaya birisi için değil kendimiz için bakar oluruz zamanla. 
Radyo dinleyicisi değilimdir pek, ama arada frekanslar arasından birini beğenip dinlerim. Düşünür bulurum her seferinde kendimi. "Şu an bu frekansta bu yayını, bu şarkıyı dinleyen kaç kişi var acaba?", "Bu şarkıyla anılarında boğulan kaç kişi var?", "Bu şarkının girişini seven biri bu şarkıyı kaçırmıyordur umarım" derim ya da kendi kendime.
O an bunları düşünürüm ama tesadüfleri önemsediğimden değil. Müzik ruhları birleştirir bence. 
Bir şarkının nakaratının bir yerinde tam olarak, söylerken benim içimde bir şeyler kıpırdanıyorsa, nakaratın aynı yerinde içinde bir şeyler kıpırdanan başka biri beni mutlu eder. Böyle birinin varlığının olduğunu bilmek bile beni mutlu etmeye yeter, evet.
Bu benim tesadüflere inanmadığımı da göstermez tabi, inandığımı da göstermez keza.
Ben aşkın neresindeyim onu bilmiyorum zira.. Bunun kararını vermek bile yeterince zorken, bir de tesadüfler için hazırlayamam kendimi. 
Bırakınız hayat gelsin size tüm yönleriyle.. Güzel, kötü, rassal olan ne varsa bulsun sizi. Yaşadıkça bunun kararını veririz zaten. 
Nitekim "Ölü Ozanlar Derneği" adlı filmden iki kelimelik bir alıntı yapmadan da geçemeyeceğim..
"Carpe diem/Anı yaşa" ; )
Sanırım en güzeli bu.*

Malum şarkının sözlerini de ekleyeyim, zevkle.

Bülent Ortaçgil-Eylül Akşamı

Hiçbir neden yokken,
Ya da biz bilmezken tepemiz atmış
Ve konuşmuşuzdur...
Onca neden varken
Ve tam sırası gelmişken
Hiçbir şey yapmamış
Ve susmuşuzdur..
Aynı anda aynı sessiz geceye doğru
İçim sıkılıyor demişizdir
Aynı sabaha uyanırken
Kimbilir
Aynı düşü görmüşüzdür
Olamaz mı?
Olabilir.

Onca yıl sen burada
Onca yıl ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş
Şu eylül akşamı dışında

Belki benim kağıt param,
Bir şekilde, döne dolaşa
Senin cebine girmiştir
Belki aynı posta kutusuna,
Değişik zamanlarda da olsa,
Birkaç mektup atmışızdır
Ayın karpuz dilimi gibi
Batışını izlemişizdir deniz kıyısında
Aynı köşeye oturmuşuzdur köhnede
Belki de birkaç gün arayla
Olamaz mı?
Olabilir.

Onca yıl sen burada
Onca yıl ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş
Şu eylül akşamı dışında.

Bostancı dolmuş kuyruğunda
Sen başta ben en sonda
Öylece beklemişizdir...
Sabah 7:30 vapuruna
Sen koşa koşa yetişirken,
Ben yürüdüğümden kaçırmışımdır
Aynı anda başka insanlara,
Seni seviyorum demişizdir..
Mutlak güven duygusuyla,
Başımızı başka omuzlara dayamışızdır
Olamaz mı?
Olabilir.

Onca yıl sen burada
Onca yıl ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş
Şu eylül akşamı dışında.

*Bunları yazarken kafam pek yerinde değildi. 

Cuma, Ocak 28, 2011

Aralık'tan beri..

Kış aylarında turneye çıkan birini dinleyeceğim aklıma gelmezdi hiç. Yağmurlara şarkı söyleyen birini..
Konser afişini görüp okudum öylece, yanımda onu hiç dinlememiş arkadaşımla. Bilmezdim bu kadar tutulacağımı. Şimdi bir sonraki konserini bekliyorum. 
Genelde hayranlık tesadüfen gidilen bir konserle başlar. Benimki gitmediğim bir konserle başladı ve çok önceden bana atfedilmiş bir şarkıyı hatırlayıp sonradan dinlememle.
İşte şarkının sözleri şöyleydi: 

Yolları duvarları geç yavaş yavaş 
Giderken bu kentten bir piç gibi bırak yalnızlığını 
Ve o siyah saçlarını kes yavaş yavaş 
Giderken terkederken savur yüzüne yalnızlığının 

Ve unut ne yaptı sana 
Unut neler anlattı 
Unut ne varsa vazgeçtiğin 

Yüzünde korkularla 
İçinde çığlıklarla 
Kalbinde simsiyahlar 
Nereye gidiyorsun? 

Hep bu şarkılarla 
kıymetsiz dualarla 
Utanmaz bir yağmurla 
Nereye gidiyorsun? 



Çok popüler olmayan ancak belli bir kitlenin dinlediği, bildiği bir şarkıymış bu meğer. Müzikle çok içli dışlı olan ben, Cem Adrian'ı nasıl olmuş da atlamıştım?
Mayıs,2010'da beni memleketime uğurlamak üzere trene bindirmeye gelen biri yazmıştı bunu bir sosyal paylaşım sitesindeki sayfasına. Aylar sonra görüp şarkı sözü olduğunu anlayabildim ancak, kimin diye merak etmedim. Tek bildiğim okuduğumda boğazıma bir şey düğümlenmiş olduğuydu. Kendimi okumuştum bir an için.
Aralık,2010'a gelindiğinde hatırlayabildim ancak bu faili meçhul şarkıyı. Hatırladım ve dinledim.
İşte böyle başladı benim Cem Adrian'a hayranlık serüvenim.
Bir ömür mü sürer bilmem ama, yalnız olduğumu hissettiğim her an benimle olacağını biliyorum artık.


Cem Adrian'ın "Kayıp Çocuk Masalları" adını taşıyan ve Aralık ayının ortalarına doğru çıkardığı son albümü de kasetten cd'ye geçildiğinden beri benim satın aldığım ilk albüm olma özelliğini taşıyor.
Paramı elim titremeden verdiğime yemin edebilirim. Her kuruşunun hakkı temsil ettiğini bildiğim için belki de.
Sesi 5 oktav, ses teli normal bir insanın 3 katı uzunluğunda olan bu insanın buram buram emek kokan albümü çeyizimde yer alacak, eminim buna.
Şimdi onunla ilgili tek hayalim canlı performansını izleyebilmek. Ve keşke şarkı söylerken gözlerini açtığında bir an buluşsa göz bebeklerimiz keşke. Ama zor.